🎄 Sultan Ahmet Camii Gezi Yazısı

KO42. Sultan Ahmet Camii, Osmanlı Padişahı I. Ahmed 1603-1617 tarafından 1609-1617 yılları arasında İstanbul tarihî yarımadada devrin başmimarı Sedefkâr Mehmed Ağa’ya yaptırılan tarihi bir cami ile külliyenin adıdır. Külliye cami, hünkâr kasrı, sıbyan mektebi, medrese, arasta, hamam, dârüşşifâ[1], imâret-i âmire[2], tabhâneler, han, dârülkurrâ, türbe, sebiller, çeşmeler, dükkânlar, odalar, mahzenler, kahvehane ve evlerden oluşmaktaydı. Cami mavi ve yeşil ağırlıklı aşkın el yapımı İznik çinisiyle bezendiği ve beş ana kubbesi, altı minaresi ve sekiz ikincil kubbesinin içi yine mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için Avrupalılarca Mavi Camii anlamına gelen Blue Mosque olarak adlandırılmaktadır. Bu yapıların bir kısmı, mahzenler, kahvehane, evler, dârüşşifâ hamamı hariç, tabhâneler, hanla bazı dükkânlar ve üç sebil günümüze ulaşamamıştır. İstanbul’un en önemli turizm destinasyonu olan Ayasofya’nın yanında yer alan yapı, Ayasofyanın 1935 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul’un ana camii konumuna ulaşmıştır. 30 Kasım 2006 günü XVI. Papa Benedict, Türkiye ziyareti sırasında Sultan Ahmed Camii’ni ziyaret etmiş olup, bu bir Papa’nın ikinci defa bir camiyi ziyaret edişi olarak tarihe geçmiştir. Sultanahmet Camii kartpostalı Keskin color İnşası 11 Kasım 1606 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya Arşidüklüğü arasında imzalanan 1593-1606 Osmanlı-Avusturya Savaşı’nı sona erdiren Zitvatorok Antlaşması ve İran ile 1603-18 arasındaki savaşlarda yaşanan kayıpların ardından Osmanlı büyük ölçüde prestij kaybetmiştir. Sadece 14 yaşındayken 14. Osmanlı padişahı olarak tahta oturan ve son derece dindar birisi olarak bilinen Sultan Ahmet, Osmanlı gücünü yeniden toparlamak için İstanbul’da büyük bir cami inşa etmeye karar vermiştir. Ayasofya ve Süleymaniye gibi görkemli anıtlarla yarışacak bir eser olması arzulanan Sultan Ahmet Camii, 40 yıldan fazla bir süredir inşa edilen ilk imparatorluk camisi olacaktı. Bununla birlikte I. Ahmed’in selefleri camilerini kazanılan savaş ganimetleriyle öderken, Ahmet kayda değer zaferler kazanmadığı için caminin masrafı hazineden karşılanmıştır. Cami, bir zamanlar tarihi Bizans imparatorlarının Büyük Sarayı üzerinde, İstanbul’un birincil önemdeki imparatorluk camisi Ayasofya ve Hipodromun önüne, şehir siluetine hükmettiği için önemli sembolik bir anlama sahip bir bölgede inşa edilmiştir. Hipodromun kıble yönünde eski Bizans sarayı üzerine inşa edilen Ayşe Sultan Sarayı hem Topkapı Sarayı’na yakın hem de oldukça büyük alana sahip olduğundan 30 yük dinar halis ayar altın ödenerek satın alınmıştır. Sultanahmet camii, 1937 Caminin güney kenarının büyük kısmı, eski Bizans Büyük Sarayı’nın tonozlu temellerine dayanmaktadır. 1609 yılında sarayın bizzat I. Ahmet tarafından sarayın temeline ilk kazma vurularak inşaat başlamış olup, bu kazma günümüzde Topkapı Sarayı’nda saklanmaktadır. Evliya Çelebi ünlü seyahatnamesinde o günü “Cümle üstat mimar ve mühendisler toplanıp Üsküdarlı Mahmut Efendi’nin ve üstadımız Evliya Efendi’nin duaları ile esasının kazılmasına başladı. Evvela Sultan Ahmed Han, eteğine toprak doldurup ”Ya Rab! Ahmed kulunun hizmetidir, kabul eyle” deyüp amelelerle birlikte temelden toprak taşıdı…” sözleriyle aktarmıştır. 7 yıl, 5 ay, 6 gün süren inşaat 1616 yılı 2 Haziran Cuma gelindiğinde sona ermiş ve Sultan ve devlet erkânının katılımıyla görkemli bir açılış merasimi yapılmıştır. Cami başlangıçta Yeni Cami’ olarak adlandırılmışsa da 1665’te Valide Sultan Camii olarak da bilinen Eminönü Yeni Cami’nin açılışından sonra bugün kullanılan Sultanahmet Camii adını almıştır. Sultanahmet Camii kubbeler Mimari Sultan Ahmet Camii, Cami klasik Osmanlı mimarisinin revaklı avlulu şemasını devam ettirmektedir. İki asırlık Osmanlı Camii gelişiminin bir sonucu Örme sütunun arkasında Sultan Ahmet Camii, 1902. tasarlanan Sultan Ahmet Camii’nin beş ana kubbesi, altı minaresi ve sekiz ikincil kubbesi vardır. Ayasofya’nın mimari unsurları geleneksel İslam mimarisiyle sentezlenerek inşa edilen bu yapı klasik dönemin son büyük camisi olarak kabul edilmektedir. Büyüklük, görkem ve ihtişamı hedefleyen Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa, büyük usta önemli ölçüde Mimar Sinan’ın fikirlerini kullanmıştır. Ortasında büyük bir avlu, avlu ortasında çeşme ve abdest yeri bulunmaktadır. İç Mekân Caminin ibadethane bölümü 64×72 metre boyutlarında olup, 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı ise 23,5 metredir. Camiyi süslemek için iç mekânda üst bölümde 50’den fazla farklı tasarımda ve her birinde 60 lale çizimine sahip 20 bin el yapımı İznik çinisi ve 200 vitray pencere kullanılmıştır. Alt katlardaki çiniler tasarımda geleneksel iken galeri katındaki tasarımlar çiçek, meyve ve selvi tasvirlerinden oluşmaktadır. Her bir çini için ödenecek ücret padişahın kararnamesi ile belirlenirken, çini fiyatları genel olarak zamanla artmış ama binada kullanılan çinilerin kalitesi kademeli olarak azalmıştır. 1883 yılında bu orijinal kalem işlerinin üzeri sıvanarak kapatılmış, yerine orijinal desenlerden farklı kalem işleri yapılmışsa da 1976’da başlayan çalışmalarda bunların bir kısmı bırakılırken eskiler kazınarak ortaya çıkarılmıştır. Karmaşık tasarımlara sahip 200’den fazla vitray pencere cami içine doğal ışığı almaktaysa da günümüzde avizeler tarafından da desteklenmektedir. Avizelerde, örümcekleri kovarak caminin içindeki örümcek ağlarını engellemeyi amaçlayan devekuşu yumurtaları bulunmaktaydı. Müstakimzâde’ye göre cami içindeki süslemelerin çoğu zamanının en iyi hattatı olduğu düşünülen Seyyid Kasim Gubari’nin elinden çıkan Kur’an’dan ayetleridir. Caminin zemini hayırseverler tarafından bağışlanan ve yıprandıklarında düzenli olarak değiştirilen halılarla kaplıdır. Her yarı kubbede 14 pencere, merkezi kubbede ise dördü kör 28 pencere bulunmaktadır. Pencerelerde kullanılan renkli cam, Venedikin padişaha armağanıydı. Minber, Mihrap ve Hünkar Kasrı Caminin içindeki en önemli unsur incelikle oyulmuş mermerden yapılmış mihrap olup, üzerinde bir niş ile çift yazıtlı bir panel bulunmaktadır. Mihrabın sağında, imamın vaazını gerçekleştirdiği sırada durduğu, zengin bir şekilde dekore edilmiş minber yer almaktadır. “L” şeklinde bir alana üzerinde bir sundurma ve iki küçük odadan oluşan Hünkâr Kasrı güneydoğu köşesinde yer almaktadır. Padişahların namazdan önce veya sonra bir süre dinlendiği, belki de çeşitli görüşmeler yaptığı hünkâr kasrı Osmanlı mimarisinde ilk defa bu Sultan Ahmet camide görülmektedir. Hünkâr kasrı 1912 yangınında harap olmuşsa da sonradan Vakıflar İdaresi tarafından restore edilmiş ve bugün İstanbul Vakıflar Halı ve Kilim Müzesi olarak kullanılmaktadır. Cami içindeki birçok lamba bir zamanlar altın ve değerli taşlarla kaplanmışsa da zamanla bunlar müzelere kaldırılmış, yağmalanmış ya da kaybolmuştur. Sultanahmet 1930’lu yıllar Restorasyon Sultanahmet Camii’nde Vakıflar Birinci Bölge Müdürlüğü tarafından yürütülen restorasyon çalışmaları 2017 yılının Temmuz ayında başlamış olup, Sultanahmet Camii Şadırvanı 1850’li yıllar Cami kubbesinden başlatılan çalışmalar daha sonra minare ve dış cephede de devam etmiştir. Çalışmalar kapsamında önce avlu duvarlarının bulunduğu bölgeye iskele kurulurken, tarihi cami avlusunun pencerelerindeki beton blokların kırılarak iskelenin tutturulması tartışmalara neden olmuştur. Müdürlük savunmasında kırılanların 1960’lardan sonra yapılmış ve orijinal olmayan çimentodan yapılmış donatılar olduğunu iddia etmiştir. Restorasyonun 2020’de bitmesi beklenmektedir. Dış mekân Sultanahmet Camii, geniş ön avlu dış cephesi, kubbelere küçük kuleler eklenmesi dışında Süleymaniye Camii cephesi ile aynı şekilde inşa edilmiştir. Dış avlu kuzeye ve doğuya üçer, batıya ve güneye ikişer kapıyla açılmaktadır. Cami alanına denk yer kaplayan avlu kubbeli revak ile çevrilidir. Her iki tarafta da abdest alma yerleri mevcut olup, merkez altıgen çeşme avluya göre oldukça küçüktür. Caminin dış avlu duvarının köşesinde iki tonoz üzerinde inşa edilmiş Sıbyan Mektebi de 1912’de yangında harap olmuşsa da baştan aşağı tamir edilmiştir. Burası günümüzde turistlere Sultanahmet Camii ve genel olarak İslam hakkında bilgi vermek amacıyla kullanılmaktadır. Avlu girişinin batı tarafının üst kısmında ağır bir demir zincir asılı olup, cami avlusuna at sırtında girmesine izin verilen tek kişi olan padişah, buradan geçerken başını eğmek zorunda kalmakta böylece ilahi güç karşısında alçakgönüllülüğünü göstererek sembolik bir jesti gerçekleştirmekteydi. Medrese Caminin kuzeydoğusunda avlunun dışında yer alan dikdörtgen planlı Dârülhadis Medresesi avlu etrafında sıralanmış ubbeli revak ve odalardan oluşmaktadır. 24 öğrencei osadına sahip medrese en son 1935 yılında onarılmış olup, günümüzde Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nin deposu olarak kullanılmaktadır. Dârülkurrâ ve Türbe Dârülkurrâ, Dârülhadis Medresesinin kuzeyinde türbe ile birlikte ayrı bir avlu içerisinde yer alan kare planlı yapı olup, bugün Türbeler Müze Müdürlüğü’nün deposu olarak kullanılmaktadır. Dârülkurrânın doğusunda yer alan türbe ise I. Ahmed’in vefatından sonra inşa edilmş ancak 1619’da II. Osman tarafından bitirilmiştir. Türbede I. Ahmed’den başka hanımı Mahpeyker Kösem Sultan, II. Osman ve IV. Murad ile hânedan ailesinden çeşitli kişiler yatmaktadır. “Sultan Ahmet Camii, 6 minareli olarak inşa edilen ilk Osmanlı camisidir.” Minareler O döneme kadar Osmanlı sultanları en fazla 4, sultanların şehzade ve kızları en fazla 2, diğerleri ise 1 minareli cami inşa edebilmekteydi ki Kanuni Sultan Süleyman’ın inşa ettirdiği Süleymaniye Cami ile II. Mehmet tarafından camiye dönüştürülen Bizans katedrali Ayasofya 4’er minareliydi. Buna karşın askeri meydanlarda gösteremediği gücünü yeni camide göstermek isteyen Ahmet caminin 6 minareli olması gerektiğinde ısrar edince Mekke’de Mescid-i Harâm ile eşit sayıda minare sayısından dolayı ulemanın tepkisini çekmiştir. Bunun üzerine Ahmet Mescid-i Harâm’a yedinci bir minare ekleterek ulemanın gönlünü almaya çalışmıştır. Ahmet’in kusurunu örtmeye yönelik bir söylenceye göre güya Sultan altın minareli’ bir cami istemiş ama mimar sözü yanlış anlayıp altı minareli bir cami inşa etmiştir. Bununla birlikte Cumhuriyet döneminde başka altı minareli camiler inşa edilmiştir.[3] Sultanahmet Camii köşelerinde kurşun kalem şeklindeki küfeki taşıyla inşa edilmiş dört minarenin her birinde üç şerefe diğer ikisinde iki şerefe bulunmaktadır. Kaynakça Çobanoğlu, Ahmet Vefa. Sultan Ahmet Camii ve Külliyesi. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 37 497-503. İstanbul TDV Yayınları, 2007 Eyice, Semavi. “İstanbul Minareleri”, Türk Sanatı Tarihi Araştırma ve İncelemeleri, İstanbul 1963, I, 53-54 Evliya Çelebi, Seyahatnâme, I, 216-219 Goodwin, G. A History of Ottoman Architecture, London 1971, s. 342-349K uban, Doğan. Osmanlı Mimarisi, İstanbul 2007, s. 361-369 Müller-Wiener, W. İstanbul’un Tarihsel Topografyası çev. Ülker Sayın, İstanbul 1998, s. 470-474 Nayır, Zeynep. Osmanlı Mimarlığında Sultan Ahmet Külliyesi ve Sonrası 1609-1690, İstanbul 1975, s. 35-112 Öner, Alev. “Sultan Ahmet I. Türbesi”, TTOK Belleteni, LXV/344 1979, s. 24-29 Notlar [1] Mescid ve hamam [2] Mutfak, fırın, kiler, yemekhane [3] Cumhuriyet döneminde 1986’da Bayrampaşa’da Yeşil Cami, 1998 yılında Adana’nın Reşatbey semtinde Türkiye Diyanet Vakfı ve Sabancı Vakfı’nın ortaklaşa yaptırdığı Sabancı Merkez Camii, yine 1998’de açılan Mersin Muğdat Camii ve 2013-2019 arasında Üsküdar’da Büyük Çamlıca Camii altı minareli olarak inşa edilmiştir. Tarihi Fotoğraflar Galerisi İstanbul’un tarihi semtine adını veren, her daim kalabalık olan Sultanahmet Cami yabancı “İstanbul’da görmesi gereken yerler” listlerinde en üst sıralarda yer alıyor. Bana sorarsanız, Rüstem Paşa ve Ortaköy Camileri başta olmak üzere İstanbul’da daha estetetik camiler var ama elbette Sultanahmet Cami’ni tarihteki ve şehir silüetindeki yeri ile bambaşka bir ağırlığa sahip. Zaten camiyi yaptıran Sultan I. Ahmet de tam olarak bunu yapmak istemiş İstanbul’un her yerinden görünecek, heybetli bir cami ile İstanbul’a imzasını atmak. Böylece Osmanlı’nın tek 6 minareli camisi yapılır. 20 bini aşkın İznik çinisi ile yerden göğe bezenir. Yabancıların bu camiye “Blue Mosque” demesinin sebebi de bu çinilerdir. Cami ilk yapıldığında hem yurt içinde, hem de dışında oldukça tepkiyle karşılanmış. Halk devlet kasasının gereksiz harcamalarla boşaltılmasına, müslüman dünyası da Kabe’deki 6 minareli dünyanın tek camisi ile yaşırmasına bozulmuş. O kadar ki Sultan Kabe’deki camiye 7. minare yaptırmak zorunda kalmış. Az sonra her şeyi anlatacağız. Bu yazımızda Sultanahmet Cami’ne gitmeden önce kılık kıyafetten tarihine bilmeniz gereken tüm konulara yer verdik. Ayrıca bildiğiniz gibi Sultanahmet Bizans ve Osmanlı’nın yani iki önemli imparatorluğun en önemli yapılarının bulunduğu yer. Tarihi yarımadaya geldiğinizde göre mutlaka buralara da uğramayı düşünmüşmelisiniz Topkapı Sarayı – Osmanlı İmparatorluğu’nun kalbinin attığı yer Yerebatan Sarnıcı – Burayı sakın atlamayın! Ayasofya – Dünyanın en etkileyici yapılarından Kapalı Çarşı – Ne alınır, nereden alınır, neleri görmek lazım ve tarihi hakkında bilgi Sultanahmet Cami’ni Ziyaret İçin Bilgiler Fotoğraf Kaynak Alex Azabache / Pexels Sultanahmet Cami’ni Gezmeye Ne Kadar Vakit Ayırmalı? Öncelikle şunu söylemek gerekir karda kışta gitmediyseniz kapıda uzunca bir kuyruk bulmayı bekleyebilirsiniz. Özellikle yaz aylarında 1 saat kadar sıra beklemek gerekebiliyor. Planlarınızı yaparkan aklınızda olsun. Camiyi görmek içinse içinde 10-20 dakika yeterli oluyor. Ama Sultanahmet Cami’ne Giriş Ücretli mi? Giriş ücretsiz. Sultanahmet Cami Ziyaret Saatleri Sultanahmet Cami ibadete sabah ezanı ile açılıyor, yatsı namazı bitimi ile kapanıyor. Yaz Yönemi 0830 – 1830 Kış dönemi 0830 – 1700 Cuma Günü Uyarısı Cuma günleri ise caminin ibadete ayrılan bölümü ziyarete kapatılıyor, açılıyor ve ziyaretçilerden anlayış göstermeleri rica ediliyor. Cuma günleri bu açılış saatine kadar cami temizleniyor, ibadete hazırlanıyor. Yaz Dönemi 1430 – 1830 Kış Dönemi 1430 – 1700 Sultanahmet Cami’ne Gelmeden Önce Bilinmesi Gerekenler Fotoğraf Kaynak Osman Köycü / Unsplash – Kılık-Kıyafet Bu dini yapı ibadete açık olduğundan manevi değerlere ve içeride namaz kılan kişilere saygı olarak kıyafetlere dikkat edilmesi isteniyor. Yani, hem caminin içinde hem de bahçesinde belirtilen kurallara uygun giyinmek gerekiyor. İçeri mini etek, şort, omzunuzu açıkta bırakan kolsuz üst ve başınız açık giriş yapamıyorsunuz. O nedenle de yaz günlerinde tedbirli gelmeniz gerekiyor. Fakat cami bu konuda turistler için bir sistem geliştirmiş. Girişteki kabinde, haşemaya benzer kumaştan tek parça bir elbise veriliyor. Ziyaret bitiminde aynı kabine kıyafetleri iade ediyorsunuz ama pek hijyenik durduklarını söyleyemem. – Sessizlik İbadet ve ziyaret yerleri ayrılmış fakat ibadet eden kişilerin gürültüden etkilenmesi istenmediğinden sessiz konuşmak özellikle belirtilen kurallardan. – Uzun Kuyruklar Daha önce belirttiğimiz gibi camiye giriş ücretsiz. Bu nedenle havaların ısındığı, turist ziraretlerinin yoğun olduğu dönemlerde burası oldukça kalabalık oluyor. Hatta girişte uzun kuyruklarla karşılaşmanız da mümkün. – Ramazan Ayları Özellikle Ramazan aylarında, belediyenin iftar çadırlarından birinin Sultanahmet meydanında kurulması nedeniyle, caminin bahçesinde oruç açmak için oturan bir kalabalık oluyor. Bu kalabalığı görünce ziyaretinizden vazgeçebilirsiniz, üstelik epey erken saatte geliyorlar. Bir de oluşan çöp yığını var ki, sormayın gitsin. – Alışveriş Caminin kendi yapısına ek olarak aynı külliye içinde Arasta Çarşısı’na uğrayabilirsiniz. Burası caminin doğusunda kalıyor. Özellikle uzaktan geldiyseniz ve hatıralık veya hediyelik bir şeyler satın almak istiyorsanız bu çarşı oldukça uygun. Türk el sanatlarından ürünler, çiniler, dokuma halılar gibi büyüklü küçüklü seçenekler var. Sultanahmet Cami’nin Tarihi Fotoğraf Kaynak Hans-Jürgen Weinhardt / Unsplash Sultan I. Ahmet İstanbul’un Her Yerinden Görünecek Bir Cami Yapılmasını Emreder 14 yaşında tahta çıkan, 19 yaşında ise kendi adına bir cami yapılmasını isteyen Sultan I. Ahmet, adına yapılacak bu caminin İstanbul’un her yerinden görünecek bir cami olmasını istemiş. Ayrıca, bu caminin mimarlık kadar sanat yönünün de ön planda olmasını istediğinden, hem mimar hem sedef ustası olan Mimar Sedefkar Mehmet Ağa ile anlaşmış. Mehmet Ağa yapacağı eserin Süleymaniye ve Ayasofya gibi iki önemli dev ile yarışacağınn farkındaymış. Bu tatlı rekabet ortaya her noktasında sanatın ve canlılığın göründüğü Sultanahmet Cami çıkmış. Savruk Bir Harcama Olduğunu Düşünen Halktan Camiye Tepki Külliyenin yapıldığı erken 17. yüzyılda Osmanlı’nın ekonomik gücünün iyice azalmış olduğu, toprak kayıplarının yaşandığı, Anadolu’da isyanların başladığı biliyoruz. Böyle sancılı bir dönemde böylesine büyük bir yapının devlete ne kadar pahalıya patlamış olduğunu hayal edebilirsiniz. Üstelik Sultanahnet Cami’nin, savaş ganimetlerinden değil, devletin hazinesindeki para ile yapılıyormuş. Bu da halkın tepkisine sebep olmuş. 1590-1617 yılları arasında külliye olarak inşa edilen yapının önce cami, arasta ve hünkar kasrı bölümleri törenle açılmış. Diğer yapıların inşatı 1920’ye kadar sürmüş. Bir rivayete göre, temel atma gününde sultanın kendisi de eteğine taşları doldurup işçilere yardım etmiş. I. Ahmet 1917’de 27 yaşında öldüğünde, türbesi yapılarak kendisi buraya defnedilmiş. 6 Minareli Olması Kabe’ye Küstahlık Olarak Görülür ve Sultan Kabe’e 7. Minareyi Yaptırmak Zorunda Kalır Bu açıdan 6 minaresi de görülebiliyor. Fotoğraf Kaynak Sultanahmet Cami’nin bir de sansasyonel bir yönü var. Tarih boyunca, Ayasofya Kudüs’teki Süleyman Mabedi’ni, Süleymaniye ise Ayasofya’yı aşmak istemiş. Bu rekabetin sonunda Sultanahmet Cami’nin, atalarına çok da saygısızlık yapmaması için yalnızca Ayasofya’yı aşmasına karar verilmiş ve cami, Osmanlı’da başka hiçbir örneği olmayacak şekilde 6 minareli yapılmış. Fakat bu 6 minare ona hem fazlaca görkem katmış hem de bazı çatışmalara neden olmuş. O dönem 6 minareye sahip olan Kabe’deki camiye saygısızlık olarak değerlendirilen bu durum, Sultan I. Ahmet’in Kabe’deki camiye 7. minareyi ekletmesi ile son bulmuş. Bir başka söylentiye göre, I. Ahmet caminin minarelerini altından yaptırmak istemiş. Fakat bu karar devletin bütçesini bir hayli aşacağından, Mimar Sedefkar Mehmet Ağa “altın” kelimesini “altı” anlamış gibi yapmış ve camiyi 6 minareli yapmış. Sultanahmet Cami’nin Mimari Özellikleri Fotoğraf Kaynak 1590-1617 yılları arasında bir külliye olarak tamamlanan yapı, cami, hünkar kasrı bugün Vakıflar Halı Müzesi olarak kullanılıyor., sibyan mektebi, medrese, arasta, darüşşifa, imarethane bugün Marmara Üniversitesi rektörlük binası olarak kullanılıyor, konuk evi ve türbelerden oluşuyor. Elbette külliyenin en göz alıcı ve önemli parçası camisi. Çevresi pencereli ve sekiz kapılı bir duvarla çevrili olan caminin önünde ve yanlarında geniş avlular bulunuyor. Batı cephesinde kalan avlu girişlerinin üstünde demir bir zincir asılı duruyor. Zamanında sadece padişah at sırtında caminin avlusuna girebilirmiş. O da zincir nedeniyle başını eğerek geçmek durumunda kalırmış. Camiye padişahın bile saygı duyması gerektiğini, içeri girerken kendine çeki düzen vermesi gerektiğini belirten bu sistem dikkate değer. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, caminin ikisi ön cephede, dörtü ise dört köşede olmak üzere 6 minaresi bulunuyor. Minarelerin dört tanesi üç, ikisi de iki şerefeli. Bunun bu şekilde yapılmasının nedeni de 16. padişah olduğunu simgelemesi. Sultanahmet Cami’nin İç Mimarisi Fotoğraf Kaynak Caminin iç kısmı ise, 26 sütun, 30 kubbeden oluşan, şadırvanlı, kare ve mermer bir iç avludan ve çapı 24 metre, yüksekliği 43 metreden oluşan ana kubbeli bir kare plandan oluşuyor. Ana kubbeyi, çapı beşer metre olan dört fil ayağı taşıyor. Ana kubbedeki ve yarım kubbelerdeki toplam 5 sıra dizilmiş 260 kadar pencere, mekana hiçbir camide olmayan bir aydınlık sağlıyor. Böyle görkemli yapılarda loşluğa, usul usul giren hafif ışığa alışmış olacağız ki burası oldukça canlı ve rengarenk geliyor. Bir zamanlar kandillerin, şimdilerde ise ampullerlerin bulunduğu yere yakın asılmış devasa avizeler de mekana ayrı bir hava katıyor. Caminin içine girebileceğiniz üç kapı var fakat esas giriş Hipodrom tarafındaki kapıdan. Hipodrom kapısından girdiğinizde hemen karşınıza mermer mihrap ve onun yanındaki minber çıkacak. Bu kısımda Mimar Sinan’ın öğrencisi olan Mehmet Ağa’nın mimarlığını ressamlığıyla nasıl güzel birleştirdiğini görebilirsiniz. Minberin üzerinde oymaları yakından incelemeyi ihmal etmeyin. Diğer tarafta görünen balkonu andıran bölmeler ise sultanların locaları. Mavi Cami Blue Mosque Fotoğraf Kaynak Plato Terentev / Pexels Camiye hangi kapısından girerseniz girin sizi çinili, süslü, renkli bir manzara karşılıyor. Burası adeta bir çini galerisi gibi çünkü içeride aşkın İznik çinisi var. Tüm duvarlarda, mavi, yeşil, firuze, kırmızı renkli, ağırlıklı olarak bitki motifleriyle yapılmış çini panolar bulunuyor. Yukarıda bahsettiğimiz pencerelerden yayılan ışıkla bu çinilerin renkleri daha da ortaya çıkıyor. Turistler arasında Sultanahmet Cami için “Blue Mosque” yani “Mavi Cami” denildiğini duymuşsunuzdur. Çünkü Batı dünyası, Sultanahmet Cami’ni bu şekilde adlandırıyor. Bunun nedeni de işte bu bahsettiğimiz çinilerin yarattığı mavi tonlarındaki iç mekan görünümü. Türbeler Sultanahmet Cami’nin türbesinde toplam 36 sanduka bulunuyor. İçeride, başta caminin yaptırılmasını sağlayan I. Ahmet’inki olmak üzere, eşi Kösem Sultan, oğulları II. Osman Genç Osman, IV. Murat ile onun çocuklarının mezarları bulunuyor. Türbenin arkasında ise Ayasofya’da da bulunan muvakkithane yani namaz saatlerinin ölçüldüğü yer bulunuyor. Sultanahmet’te Gezerken Acıkırsanız Fotoğraf Kaynak Mustafa Türkeri Sultanahmet Köftecisi Artık nereye baksak aynı isimle açılan köfteciler zinciri görüyoruz. Fakat asıl Sultanahmet Köftecisi’nin yeri tabii ki Sultanahmet’te. Buraya kadar gelmişken bu kadar taklit edilen köfteyi bir deneyin, adet yerini bulsun. Tabii Sultanahmet’in kendisi gibi köftecisi de kalabalık ama günün başında zaten sıra beklemeye alışıyorsunuz. Bir porsiyon köfte, yanına piyaz ve ayran üçlemesinden şaşmayın. Adres Alemdar, Divan Yolu Cd. No12, 34110 Fatih Tel 0212 513 64 68 Websitesi ve konum için tıklayabilirsiniz. Sultan Köşesi Eğer “günü sağlıklı kapatayım” diyorsanız, Sultan Köşesi ev yemekleri ile ünlü, tarihsel doku içinde kalan bir mekan var. Sultanahmet’e gelmişken günün ruhuna yakışır yiyecekler istiyorsanız da köfte, kebap, pide gibi seçenekler de mevcut. Adres Sultan Ahmet, Küçük Ayasofya Cd. No6, 34122 Fatih Tel 0212 516 66 06 Websitesi ve konum için tıklayabilirsiniz. Rami Restaurant Eğer Sultanahmet gezinizin sonlanması akşamı bulduysa, Rami Restaurant’ı tercih edebilirsiniz. Bu restoran, sanatçı Rami Uluer’in eviymiş daha sonra kağıt kebabı, saray güveci gibi Osmanlı yemeklerini tadabileceğiniz bir restorana dönüştürülmüş. Terasından nefis bir ışıklandırılmış Sultanahmet Camisi manzarası da var. Adres Sultanahmet, Utangaç Sk. No6, 3412 Tel 0212 517 65 93 Websitesi ve konum için tıklayabilirsiniz. Sultanahmet Cami’ne Nasıl Gidilir? Sultanahmet Cami, Tarihi Yarımada’da, Fatih ilçesi sınırları içinde kalıyor. Sultanahmet Cami’ne en kolay ulaşım Bağcılar-Kabataş tramvay hattı ile sağlanıyor çünkü durak hemen caminin önündeki yolda kalıyor. Karşıdan gelenler için de Kadıköy ya da Üsküdar’dan kalkan Eminönü vapurları veya Marmaray alternatifi var. Vapurdan indiğinizde, Eminönü’nde bulunan tramvay durağından Bağcılar-Kabataş hattına geçiş yapabilirsiniz. Marmaray’dan Sirkeci durağında indiğinizde de yukarıdaki tarifle aynı şekilde tramvay hattını kullanabilir ya da Sirkeci’den Gülhane’yi takip eden yol üzerinden kısa bir yürüyüş ile Sultanahmet Meydanı’na laşabilirsiniz. Kendi aracınızla gidecekseniz Sultanahmet Cami’nin çevresindeki sokakların trafiğe kapalı olduğunu belirtmemiz gerekir. Topkapı Sarayı’na yakın konumda bulunan otoparkı, Four Seasons Oteli’nin paralelindeki otoparkı ya da çevre liselerin etrafındaki otoparkları tercih edebilirsiniz. Cami; mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için ve yarım kubbeleri ve büyük kubbesinin içi de yine mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için Avrupalılarca "Mavi Camii Blue Mosque" olarak adlandırılıyor. Ayasofya'nın 1935 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul'un ana camii konumuna ulaşmışan Sultan Ahmet Camii, aynı zamanda külliyesiyle birlikte, İstanbul’daki en büyük eserlerden biri. Bu külliye bir cami, medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkânlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşuyor. Bu yapıların bir kısmı günümüze ulaşamasa da, eser tüm ihtişamıyla görenleri hayran bırakıyor...Yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkate şayan en önemli yanı, aşkın İznik çinisiyle bezenmesi. Bu çinilerin süslemelerinde sarı ve mavi tonlardaki geleneksel bitki motifleri kullanılmış, yapıyı sadece bir ibadethane olmaktan öteye taşımış. Caminin ibadethane bölümü 64 x 72 metre boyutlarında. 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı 23,5 metre olan Caminin içi 200'den fazla renkli cam ile aydınlatılmış. Yazıları Diyarbakırlı Seyyid Kasım Gubarî tarafından yazılan Sultan Ahmet Camii, Türkiye'nin altı minareli ilk camisidir. Minarelerin sayısı ortaya çıkınca sultan küstahlıkla suçlanmış. Çünkü o zamanlarda, Mekke'deki Kâbe'de de 6 minare bulunmaktaymış. Sultan bu problemi, Mekke'de olan Mescidi Haram camiye yedinci minareyi yaptırarak çözmüş. 4 minare caminin köşelerine konuşlandırılmış. Kalem şeklindeki bu minarelerin her birinin 3 şerefesi bulunuyor. Ön avludaki diğer iki minare ise ikişer şerefeli..Her katında alçak düzeyde olmak üzere, caminin içi İznik'te 50 farklı lale deseninden üretilmiş 20 binden fazla çini ile bezenmiş. Alt seviyelerdeki çiniler geleneksel iken, galerideki çinilerin desenleri çiçekler, meyveler ve servilerle gösterişli ve ihtişamlı. 20 binden fazla çini İznik'te çini ustası Kasap Hacı ve Kapadokyalı Barış Efendi'nin yönetiminde içindeki en önemli unsur ince işçilikle oyulmuş ve yontulmuş mermerden yapılma mihrap. Bitişik duvarlar seramik çinilerle kaplanmış. Fakat çevresindeki çok sayıda pencere olması, onu daha az ihtişamlı gösteriyor. Mihrabın sağında zengin dekore edilmiş minber bulunuyor. Caminin diğer bir özelliği de, en kalabalık halinde dahi olsa herkesin imamı duyabileceği şekilde tasarlanmış olması. İstanbul Sultanahmet Cami Blue Mosque Eminönü’nden, tramvay yolunu takip ederek, soldan yukarıya doğru çıkın. Zaten; bu çevreye yönelerek giden, turistleri göreceksiniz. Onları takip ederseniz, buraya ulaşırsınız. Muhtemelen 20 dakika kadar yürümeniz gerekecek veya tramvaya binerek de gidebilirsiniz. Ayasofya’yı yaptıran, imparator Justinyen, onunla Hz. Süleyman’ın Kudüs’te yaptırdığı mabedi aşmak istemişti ve aşmıştı. Süleymaniye’yi yaptıran Sultan II. Selim, Ayasofya’yı aşmak istemişti ve aşmıştı. 6 minaresiyle, İstanbul’un her yerinden görülecek şekilde tasarlanmış. Şimdide, Sultan I. Ahmet, onları aşacak bir cami yaptırmak istiyordu. Fakat, atalarına saygısızlık etmemek için, yalnızca Ayasofya’yı aşacak bir cami yaptırmak istediğini söylüyordu. Bunun sonucunda, bir cami yaptırmaya karar verince uygun bir yer aramaya başladı. Bugünkü yeri beğendi. Fakat, o yıllarda, burada Sokullu Mehmet Paşa Sarayı vardı ve sarayın satın alınması, yıktırılması, çevresinin iyice açılması gerekiyordu. Padişah; Ayşe Sultana, “Otuz yük dinar halis ayar altın “ göndererek sarayı satın aldı. Yeni caminin yapım işini ise; mimarbaşı Mehmet Ağaya verdi. Mehmet Ağa; Mimar Sinan’ın öğrencisi. O çok yönlü bir sanatkar. Yalnız dahi bir mimar değil, aynı zamanda büyük müzisyen ve büyük şair idi. Bu büyük sanatkar; mimarlığı, ressamlığı, müzisyenliği, şairliği, sedefkarlığı özelliklerinin tümünü, aynı eserde toplamak istemişti. Sedefkar mimar, Mehmet Ağa hemen karşısında Süleymaniye, yanı başında Ayasofya gibi iki eşsiz anıtın arasında, onlarla yarışacak bir eser yapmak zorunda olduğunu biliyordu. 1609 yılında temel atıldı. Evliya Çelebi, temel atma törenini şöyle anlatır.” …. cümle mimar ve mühendisler toplanıp, Üsküdarlı Mahmut Efendinin ve üstadımız Evliya Efendinin dualarıyla esasinin kazılmasına başlandı. Evvela, Sultan Ahmet Han, eteğine toprak doldurup “ Ya Rab, Ahmet kulunun hizmetidir, kabul eyle “ diyerek, amelelerle birlikte, temelden toprak taşıdı.” İstanbul Sultanahmet Cami Blue Mosque Camiyi gezmeye başlamadan önce, sizlere şunu hatırlatmak isterim ki, kapıda uzunca bir kuyrukla karşılaşacaksınız, yani burayı gezmek için makul süre olarak 3 saat ayırmanızı öneririm, çünkü içeri girmek için zaten muhtemelen 1 saate yakın bekleyeceksiniz. Bu süreler yaz ayları içindir, Temmuz 2018 tarihinde orayı ziyaret ettim Caminin içine üç kapı açılır. Esas giriş; hipodrom tarafından. Kapılardan herhangi birinden girildiğinde; dış görünüşü tamamlayan; boyama, çini ve vitray camlarının zengin ve renkli süslemeleriyle karşılaşacaksınız. Bir dış avlunun çevrelediği iç avlu ve esas mekan yüksek bir podyum üzerinde. Ana girişin, hemen karşısındaki mihrap yanında; muhteşem oyma işçiliği olan; mermer minber var. Diğer tarafta ise; balkon şeklindeki sultanların locası bulunuyor. İç mekan; büyük bir bütün olarak dikkati çekiyor. İç avluya açılan kapıdan ortadaki sembolik şadırvan ve etrafını çevreleyen galeriler üzerinde; birbiri üzerinde yükselen kubbeler görülüyor. İstanbul Sultanahmet Cami Blue Mosque Ana ve yan kubbeler; geniş ve sivri kemerlerin dayandığı, dört iri sütun üzerinde yükseliyor. İç bölümü, üç taraftan çevreleyen balkonların duvarları; 20 bini aşan sayıdaki İznik çinileriyle bezenmiş. Bunların yukarısı ve bütün kubbe içleri ise; boyama. Boya süslemelere hakim olan renk; mavi değil. Camiye isim olan mavi renk; sonraki tamirlerde yapılan boyamalarda kullanılmış. Hatta; 1990 yılında tamamlanan son restorasyonda; iç dekorun koyu rengi, orijinal açık renklere dönüştürülmüş. İstanbul Sultanahmet Cami Blue Mosque Avlunun batı girişinde; demirden, ağır bir kordon var. Bu kordon; avluya atı ile giren padişahın; kafasını çarpmaması için eğilmesini gerektiren bir önlem. Yani; Padişah bile, camiye girerken, kendisine çeki-düzen vermek zorunda, camiye saygı ifadesi olarak başını eğmek durumunda. İstanbul Sultanahmet Cami Blue Mosque Her camide olduğu gibi; yerler halılarla kaplı. İstanbul Sultanahmet Cami Blue Mosque Yapının; mimari ve sanatsal açıdan, dikkati çeken en önemli yanı; 20 bini aşkın İznik çinisiyle bezenmesidir. Bu çini süslemelerinde sarı ve mavi tonlarda; geleneksel bitki motifleri kullanılmış. Bunun sonucunda ise, yapı yalnızca bir ibadethane olmaktan öte, tam bir sanat eseri olarak ortaya çıkmış. Mavi, yeşil ve beyaz renkli bu göz alıcı çinilerle bezendiği için, Batılılar tarafından, Mavi Cami Blue Mosque olarak isimlendiriliyor. İnşaat sürerken; dönemin padişahı I. Ahmet; “minarelerin altından yapın “ diye emreder. Ama; kaplamada kullanılacak olan altının değeri, padişahın bütçesini aşar. Bunun üzerine; mimar Mehmet Ağa; güya, padişah tarafından verilen emri yanlış işiterek, altın sözcüğünü altı anlayarak camiyi, altı minareli olarak yapar. Ancak; bu altı minare yine sorun çıkarır. Çünkü; bu durum, Kabe ye saygısızlık anlamına gelmektedir ve itirazlar yükselir. Altı minaresi olan tek mabet, Mekke’dedir. Padişah, bu sorunu da, bütün İslam alemini memnun edecek şekilde çözer. Mekke’ye, yedinci minareyi yaptırır. Evet, burası, Türkiye’nin ilk 6 minareli cami. Minarelerin şerefeleri de anlamlıdır. Minarelerde; dördü üçer, ikisi de ikişer şerefelidir. Toplam, 16 şerefe vardır. Bu şerefe sayısı, Sultan I. Ahmet’in, 16’ncı Padişah olduğuna işaret denilir. Ancak; bu bilgi yanlıştır. Çünkü Sultan I. Ahmet, 16 değil, 14’ncü padişahtır. Peki; niye, 16 şerefe. Bilmiyorum? Bilen varsa, lütfen yazsın. Evet, halen bu konuda herhangi bir bilgimiz yok, bekliyoruz. Bu minarelere; spiral merdivenlerle çıkılıyor. Kubbeler ve minarelerin üstü kurşunla kaplı. Bunların uçlarındaki alemler, altın kaplamalı ve bakırdan yapılmış. Caminin ibadethane bölümü 64 x 72 metre boyutlarında. Merkez kubbenin yüksekliği 43 metre Çapı 23,5 metre İç mekanı örten kubbede 260 tane pencere var. Bu pencerelerin renkli canlarından süzülen ışık, içeriye şiir gibi, beste gibi doluyor. Başka mabetlerde, hafif hüzün veren loşluk yerine, burada, coşkulu bir iç aydınlık var ve insana huzur veriyor. Sedefler ve çiniler; bahar güzelliğini yansıtıyor ve yaşatıyor. Öyle ki, pencerelerden bazılarının camları kırıldığında ve değiştirildiğinde, camın yapılışındaki zamana göre farklılık oluştuğundan, renk ve ışık kayıpları olmuş. Cami içindeki yazılar ise ; Seyyid Kazım Gubari tarafından hazırlanmış. Evet; inşaat 7 yılda tamamlanır. 2 Haziran 1616 günü, cami ibadete açıldı. Maliyet ise; yaklaşık olarak altın. Çinilerin maliyeti ise; toplam çini kullanılmış ve her bir çini için 18 akçe ödenmiş. Ayasofya’nın, 1934 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, burası, İstanbul’un ana cami konumuna girer. Bugün, cami yapısına ilaveten, caminin külliyesi içinde; doğuda bulunan arasta çarşısı; Türk el sanatları, çini, dokuma, halı, kilim gibi ürünlerin satıldığı bir mekan. Bu çarşıda bulunan taban mozaikleri, Bizans’ın en önemli saraylarından biri olan, büyük saraya ait. Camide ayrıca, Padişah. I. Ahmet’in türbesi de var. Kuzeyde, Ayasofya tarafından. Tek kubbeli bir yapı. Evet; özellikle yabancı turistlerin büyük bir beğeni ile gezdikleri bu muhteşem güzellikteki camimizi, mutlaka gezin. Buradaki güzellikler, kesinlikle hoşunuza gidecek. Mutlaka görün. İstanbul Sultanahmet meydanı tanıtım ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

sultan ahmet camii gezi yazısı